Versailles Gold deyince aklıma ilk gelen şey, “Ulan biz de mi saraya layığız?” oluyor. Hani şu meşhur Versailles Sarayı var ya, Fransa’daki… Altın, gösteriş, ihtişam. İşte bu oyun da tam öyle. Ekranı bir açıyorsun, parıltıdan gözün kamaşıyor. Krallar gibi hissediyorsun kendini. Hatta bazen “Ben neden Louis değilim?” diye sorgulatıyor insana.
Ama esas mesele sadece altınlar, taçlar değil. Bu oyunun bi’ asaleti var. Hani bazı insanlar vardır ya, içeri girer girmez bir hava dolar ortama… Versailles Gold da işte öyle. Açıldığı anda sana diyor ki: “Ben sıradan bir slot değilim kardeşim, hazır ol.”
Gösterişte Sınır Yok, Ama Samimiyet Dibine Kadar
Oyunun görselleri… anlatılmaz yaşanır. Arka planda saray tavanı gibi bir desen, simli harfler, o altın çerçeveler… Abi bildiğin düğüne gitmişsin gibi. Ama öyle yapay düğün değil, halay başında prens var sanki. Her şey öyle bi’ karizma ki, ekranı süzüp “Vay be” diyorsun.
Ama bu şatafat seni korkutmasın. Çünkü oyun, “ben karışığım” diye bağırmıyor. Aksine, çok tatlı bir akıcılığı var. Hani o büyük semboller geldiğinde kalbin bir atlıyor ya… Versailles Gold’da bu heyecan sabit. Her spinde “Acaba şimdi mi?” diye bekliyorsun. Bir nevi slotun romanı gibi.
Bu arada ben her zaman Slotter ’dan oynuyorum. Çünkü Slotter olmasa, kendini bu kadar rahat hissedemezsin. Bi’ bakıyorsun hesap güvenli, kazançlar jet gibi… Oh mis.
Kazançlar Saray Usulü
Gelelim asıl meseleye. Kazandırıyor mu? Eee tabi. Boşuna mı saray oyunu bu? Versailles Gold’un bonus turları var ya… bildiğin düğün konvoyu gibi geliyorlar. Scatterları görünce başlıyorsun içinden sayı saymaya. Üçü bir araya geldiğinde de… hop, ekran ışıl ışıl.
Üstelik bu oyun, “çok uğraştırayım da zor kazansın” kafasında değil. Zamanını bilirsen, sabrını korursan, öyle bir vurur ki… başta kendin inanamazsın. Hani bazı oyunlar vardır, yıpratır seni. Versailles öyle değil. Seni alıyor, sarayın balkonuna çıkarıyor. “Bak ne güzel manzara” diyor. “Hazır mısın altınlara?”
Kazanınca da zaten keyif katlanıyor. “Ulan ne krallar gibi oynadık be!” diyorsun. Üstelik bütün bu şıklığı ve eğlenceyi Slotter’da yaşamak ayrı bir lüks. Bizim mahalledeki saray orası.
Oyun Değil, Zamansız Bir Masal
Versailles Gold bana hep şunu hissettiriyor: Bazı şeyler modası geçmeyen klasiktir. Tıpkı kraliyet mührü gibi. İlk günkü ihtişamla devam eder. Bıkmazsın, usanmazsın. Her açışında bir umut, bir heyecan.
Yani oyun değil resmen Paris kaçamağı gibi… Kısa ama unutulmaz.
Ve belki de en güzeli şu: Bazı oyunlar sadece kazanmakla ilgili değildir. Bazıları sana iyi hissettirmek içindir. Versailles Gold da tam öyle bir oyun.
Çünkü bazen kendini kral gibi hissetmek için tahta ihtiyacın yoktur. Bir ekran, biraz şans ve Slotter yeter.